Cumhurbaşkanı Erdoğan: Sözleşme değil, kanun yaşatır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KADEM 5. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, kadın hakları konusunda kararlı bir duruş sergilediklerini vurguladı. “Sözleşme değil, kanun yaşatır” diyen Cumhurbaşkanı, kadınların iş dünyasında, eğitimde ve siyasette elde ettiği kazanımlarda geri adım atılmasına izin vermeyeceklerini belirtti. Erdoğan ayrıca, kadınlara yönelik ayrımcılığın AK Parti iktidarıyla tarihe karıştığını ifade etti.

Haber Giriş Tarihi: 19.04.2025 19:15
Haber Güncellenme Tarihi: 19.04.2025 19:15

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen KADEM 5. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, kadın hakları, nüfus politikası ve aile yapısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Konuşmasında 6284 Sayılı Kanun’un tavizsiz uygulanması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, kadınların iş dünyasında, eğitimde ve siyasette elde ettiği kazanımlara zarar verilmesine izin vermeyeceklerini ifade etti.

Batı'nın ahlaki üstünlüğünün zayıfladığını belirten Erdoğan, Gazze’de yaşanan olayların Batı değerlerinin sorgulanmasına sebep olduğunu söyledi. Ayrıca Türkiye’nin nüfus yapısındaki değişimlerin bir beka meselesi olduğunu ifade etti ve nüfus azalmasının ülkenin geleceği açısından kritik bir konu haline geldiğini belirtti. Kadına yönelik şiddetle mücadelede 6284 Sayılı Kanun’un önemine vurgu yapan

Cumhurbaşkanı, “Sözleşme değil, kanun yaşatır” diyerek hukuk sisteminin güçlü uygulanması gerektiğini ifade etti.

Konuşmasının sonunda, kadınların iş dünyasında ve siyasette daha fazla yer almasının önemine değinen Erdoğan, Türkiye Yüzyılı’nın kadınlarla birlikte inşa edileceğini belirtti.

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:

"KADEM, ülkemizin iki önemli meselesini aynı çatı altında buluşturarak, aslında konumuzun insanın bizatihi kendisi olduğunu ortaya koymak suretiyle, hayırlı bir görevi yerine getirmektedir. Fıtraten kadın ve erkekten oluşan insanı ayrıştırarak, birbirine rakip ve hatta düşman yapma, birbiriyle çatıştırma zihniyeti, bizim medeniyetimize ait değildir. Kadını ve erkeği karşı karşıya getiren anlayış, asırlarca yönünü şaşırmış bir vaziyette, insanlığa en karanlık deneyimleri yaşatan Batı'ya aittir.

"KADEM, ülkemizin iki önemli meselesini aynı çatı altında buluşturarak, aslında konumuzun insanın bizatihi kendisi olduğunu ortaya koymak suretiyle, hayırlı bir görevi yerine getirmektedir. Fıtraten kadın ve erkekten oluşan insanı ayrıştırarak, birbirine rakip ve hatta düşman yapma, birbiriyle çatıştırma zihniyeti, bizim medeniyetimize ait değildir. Kadını ve erkeği karşı karşıya getiren anlayış, asırlarca yönünü şaşırmış bir vaziyette, insanlığa en karanlık deneyimleri yaşatan Batı'ya aittir.

Evet, ülke olarak biz de işte bu sahte ama parıltılı, içinde yine istismarı barındıran, ama hak, özgürlük, eşitlik ambalajıyla reklamı yapılan bu çarpık demokrasi anlayışının albenisine, uzunca bir süre, ne yazık ki kapıldık. Bunun da sıkıntılarını çok farklı alanlarda yaşadık. Halen de yaşıyoruz.

"BATI'NIN AHLAKİ ÜSTÜNLÜĞÜ YOK OLDU"

18 aydır Gazze'de devam edem soykırım başta olmak üzere Batı değerleri denen kavramların boş olduğunu hepimize göstermiştir. Batı'nın zaten iyice zayıflamış olan ahlaki üstünlüğü yok olmuştur. Demokrasi kavramının Batı'nın boyunduruğundan kurtarılarak insanlığa kazandırılması şarttır.

Bizim medeniyetimizde erkekle kadın arasında ne bir rekabet ne de üstünlük yarışı söz konusu değildir. Üstünlüğün asla cinsiyette, ırkta değil ilimde takvada merhamette aranmasını emreder.

Sorunlarımızı hiçbir zaman halının altına süpürmedik. Kimi zaman töre denilerek meşrulaştırılmak istenen hatalı uygulamalar yerine insani olanı ikame etmeye çalıştık.

Önceleri televizyon, radyo, gazete, dergi gibi medya araçlarının, son dönemde etrafımızı örümcek ağı gibi saran sosyal medya platformlarının yıkıcı etkileri karşısında direnebilmek gerçekten meşakkatliydi. Aynı zorlukları halen iliklerimize kadar hissediyoruz. Tahribat öyle büyük ki telafisi kolay olmuyor. Sosyal medyanın kaotik atmosferi ise çabalarımızı daha da güçleştiriyor.

Burada şunu da ifade etmek durumundayım. Demografik yapımızdaki dramatik değişimi bundan ayrı göremeyiz. Birileri yüzleştiğimiz tehditlere gözlerini kapatmış durumda. Bu konuyu her gündeme getirdiğimizde bizi eleştirmek, bizi yaftalamak, ezberlenmiş cümlelerle bize saldırmak dışında hiçbir şey yapmıyorlar. Ama en iyimser projeksiyonlar bile Türkiye nüfusunun 10 yıl sonra artıştan azalışa döneceğine işaret ediyor.

"NÜFUSTA AZALMA BEKA SORUNU"

Nüfusumuzun 10 milyon gerilemesi bekleniyor. Bir tarihçimiz nasıl değerlendiriyor; 'Türkiye bir kabusa gidiyor. Anadolu'daki Türk nüfusu hızla yaşlanıyor. Milletimiz kendisini toparlayamazsa bu topraklardaki yaşama kabiliyetini kaybeder. Bu bir beka sorunudur. Prut Savaşı'nda 1711'de Rusları yendiğimizde bizim nüfusumuz 30 milyon, Rusların nüfusu 16 milyondu. Meşhur 93 Harbi dediğimiz 1877-78 büyük bozgununa gelindiğinde Ruslar 100 milyona ulaşmıştı, Osmanlı 26 milyondu. Birinci Dünya Savaşı'nda Rusya 175 milyona çıkarken Osmanlı 22 milyona gerilemişti. Cumhuriyet döneminde 1960'larda yanlış bir iş yaparak doğum kontrol sistemiyle Türk nüfusunu azalttılar. Bu, ülkemiz için savaştan çok daha önemli bir tehdittir.'

Ülkemize açıkça söylemek gerekirse büyük bir pusu kurdular. Yanlış eğitim politikasıyla, yanlış nüfus kontrolü politikasıyla milletimize güç ve zaman kaybettirdiler. Ancak ihanet kelimesinin tarif edebileceği bu yanlışı bugün de muhalefet eliyle, muhalefet belediyeleri eliyle halen devam ettirmeye çalışıyorlar. Batı'nın bile kurtulmak için yollar aradığı cinsiyetsizleştirme politikalarının ülkemizdeki savunuculuğunu muhalefet yapıyor. Belediyelerde personele maaş dahi ödeyemezken bakıyorsunuz milletin kaynaklarını sapkın akımlara peşkeş çekmekten utanmıyorlar. LGBT paçavralarıyla donattıkları belediyelerde ortaya çıkan yolsuzlukları ise hepimiz ibretle takip ediyoruz.

"AİLE KURUMU TEHLİKE ALTINDA"

Mesele sadece muhalefetin ihanetiyle sınırlı değil, Neoliberal kültürün özendirdiği hayat tarzının olumsuz etkileriyle de karşı karşıyayız. Toplumun temeli olan aile kurumu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tehdit ve tehlike altındadır.

Nüfusumuzu artırmak için bir dizi önlem aldık uygulamaya başladık ancak meselenin maddi teşviklerin ötesinde bir medeniyet tasavvuru olduğunu unutmamalıyız.

Zihinleri değiştirmeden hedeflediğimiz noktaya varamayız. Biz irfanımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Ecdad 10 yıllar süren savaşta baskılar, zulümler döneminin yollarını irfanın rehberliğinde aşmayı başarmıştır.

Ömer Seyfettin, çalıştığı okulda öğretmen arkadaşlarıyla tartışırken ilim başka irfan başka diyor. Ama arkadaşları bu görüşe katılmıyorlardı. Bir gün arkadaşlarına Avusturya'dan şeker geliyor, şeker ucuzlayacak diyor. Öğretmenler inanıyor. Odaya giren hademeye de söylüyor. Hademe 'inanma beyim Avusturya şekeri bulsa kendi yer, bize niye versin,' diyor. Ömer Seyfettin arkadaşlarına siz ilminize rağmen buna inandınız ama o irfanı sayesinde bunu yutmadı. Demek ki irfan başka ilim başkaymış.

"SÖZLEŞME DEĞİL KANUN YAŞATIR"

Kadına yönelik şiddetle samimiyetimizin en yakın şahidi sizlersiniz. 6284 Sayılı Kanun'un tavizsiz uygulanmasına verdiğimiz önemi bugün bir kere daha ifade ediyorum. Sözleşme değil, kanun yaşatır. İş dünyası, eğitim ve siyaset olmak üzere kadınların kazanımlarında herhangi bir geriye gidişe izin vermedik, izin vermeyeceğiz. Kadınların kıyafetlerinden dolayı ayrımcılığa uğradığı karanlık günler artık geride kaldı. Yıllardır titizlikle inşa ettiğiniz cam tavanlar paramparça oldu. Kamunun ve özel sektörün tepe noktalarında daha fazla kadın görmeye alışacaksınız.

Kadınların başörtüsüne, kılık kıyafetine, inancını kamusal alanda yaşama iradesine saygı duymayı öğreneceksiniz. Yeni Türkiye'ye eninde sonunda uyum sağlayacaksınız. Kadın düşmanı zihniyet AK Parti iktidarıyla artık tarihe karışmıştır. Biz sorumluluk sahibi olduğumuz sürece orada kalacaktır. Türkiye Yüzyılı'nı da inşallah siz kadınlarla birlikte inşa edeceğiz.

Cumhur İttifakı olarak sürdürdüğümüz Terörsüz Türkiye çalışmalarına sizlerden güçlü destek bekliyorum. Terörün yol açtığı acı ve gözyaşı herkesten fazla kadınların yüreklerini dağladı. Terörün olmadığı bir Türkiye'den de en büyük faydayı kadınlar görecektir."