Dervişoğlu: Türk insanı, kendi vatanı dışında hiç kimse için ölmeyecektir
Dervişoğlu: Türk insanı, kendi vatanı dışında hiç kimse için ölmeyecektir
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Suriye meselesinde, mesele edeceğimiz 3 başlık bellidir; sınır güvenliğimiz, bir terör devleti kurulmasını engellemek ve Türkmen kardeşlerimizin güvenliği. Halep Kalesi'ne asılan şanlı bayrağımız duygularımıza dokunsa da oynanan oyunu ve aktörlerini görmemize engel değildir. Türk insanı, kendi vatanı ve milleti dışında artık hiç kimse için ölmeyecektir" dedi.
Haber Giriş Tarihi: 04.12.2024 15:12
Haber Güncellenme Tarihi: 04.12.2024 15:14
Kaynak:
DHA
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu, Suriye'de yaşanan gelişmelerle ilgili, Türkiye'nin de terör örgütü olarak kabul ettiği bir örgütün, 5 günde ülkenin en büyük şehirlerini, tek başına ele geçirdiğini belirterek, "Buna inanmamızı bekliyorlar. Arkalarındaki gücün ve aklın kim olduğunu bilmediğimizi zannediyorlar. Amerika'nın, İsrail'in ayrı, Rusya'nın, İran'ın ayrı, İngilizlerin apayrı senaryolarla kurduğu bu oyun, Suriye'den sonra en çok da Türkiye'yi tehdit ediyor. İYİ Parti olarak, ilk günden beri bir uyarıda bulunuyoruz. Diyoruz ki; 'Cumhuriyet'in kurucu iradesinin dış politika vizyonu, bu iktidar gelinceye kadar bizi Orta Doğu ateşinden korumuştur.' Dış politikaya bu iktidarla birlikte çöken İhvancı yol haritaları, bölgemize yanan her ateşten, ülkemize kıvılcım sıçratıyor. Bizim bu konudaki düsturumuz bellidir; güçlü ve adil bir Cumhuriyet, hür ve kenetlenmiş bir millet olmak. Bu bizim en büyük hazinemiz ve en güçlü savunma sistemimizdir. Türk devleti; tarihimizin, Cumhuriyetimizin, milletimizin değerlerini istismar eden bir iktidarın elinde Orta Doğu'daki emperyalist tezgahlara figüran olamaz. Bu Türk devletinin saplanabileceği bir bataklık değildir. Ancak ülkeyi yöneten iktidarın çizgisi, bunun tam aksidir. Bu iktidarın iradesi, 22 yıldır istihbarat ve finans baronlarının masalarında ipoteklidir. Evet, Kerkük huzurlu değilse, İstanbul huzur bulamaz. Evet, Halep özgür değilse, Ankara nefes alamaz. Evet, Musul ağlıyorsa Diyarbakır gülemez. Ama tarihin imal ettiği bu muhteşem gönül köprümüz, Mısır'daki kardeşlerini milletimizden daha çok dert eden bir iktidarın, attığı her adıma uyduracağı bir gerekçe olamaz. Bu gönül köprüsü, liyakatsızlıkla, beceriksizlikle, akıldan uzak planlara malzeme olamaz. İşte bu yüzden bölgemizdeki çatışmalar ve sonuçlarına baktığımızda, bu iktidarın Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaati gibi bir derdi olmadığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.
'TÜRK TARİHİNİN EN SİSTEMATİK YIKIM PLANI'
Suriye iç savaşının 13 yıl önce başladığını kaydeden Dervişoğlu, "Savaştan birkaç ay önce 'Kardeşim' dediği Esad, bir anda 'Katil Esed' oldu. Uzun uzun konuşmaya gerek yok. Milletimiz sokaklarda, mahallelerde o acı gerçeği yaşıyor. Bu 13 yılın sonunda ne oldu? Milyonlarca sığınmacıyla Türkiye'nin demografik yapısı değiştirildi. Bakın 'Değişti' demiyorum, 'Değiştirildi' diyorum. Bu iktidar, hiçbir benzerliği olmadığı hale 'Ensar-muhacir' diyerek, milletimizin manevi değerlerini istismar etmekten çekinmedi. Ve maalesef Recep Tayyip Erdoğan, bu kirli oyunda üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. 13 yıldır yaşadıklarımızın özeti şudur; Türk tarihinin en sistematik yıkım planıyla karşı karşıyayız. Bu gerçeği perdelemek için bize hala masal anlatıyorlar. Diplomasi birikimimizin ve devlet aklının gereği olarak, böyle bir çatışma sürecinde ve otorite boşluğunda, sınırları korumak yerine etnik ve mezhepsel kavgaların tarafı oldular. Kasten ve kontrolsüzce sınır kapılarını açtılar. İlk günlerde, '100 bin mülteci kırmızı çizgimizdir' dediler ve bugün kangren hale gelmiş milyonlarca sığınmacı kamburunu sırtımıza yüklediler" dedi.
'BİZ UTANDIK, ONLAR UTANMIYOR'
İktidarın tüm pazarlık ve tüm hesaplarını dış basından öğrendiklerini aktaran Dervişoğlu, "Çünkü milli güvenliğimizi doğrudan ilgilendiren bu kadar önemli konularda, milleti ve milletin Meclis'ini bilgilendirme ihtiyacı bile duymuyorlar. Ne kadar kirli pazarlıklar içine girdiklerini en iyi kendileri bildiğinden, gerçekleri saklamaya çalışıyorlar. Ama günün birinde, Almanya'nın eski şansölyesi Angela Merkel anılarını yazınca onlar değil, biz utanıyoruz. Alman Başbakanı Scholz'la, sığınmacılar için yaptıkları anlaşmadan biz utandık, onlar utanmıyor. Merkel'in anılarını okuyunca bizim yüzümüz yere düşüyor. Onlar ise gökyüzüne bakıp arsız arsız ıslık çalıyor. Eski şansölye özetle, '3 milyar euroyla birlikte, 6 milyon kaçağı da Türkiye'ye verdik' diyor. 'Avrupa'ya gelebilecek sığınmacılardan, parasıyla kurtulduk' diyor. Bakın, bu işler öyle kolay işler değil. 3 milyar euroyla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'ne milli güvenlik sorunu ihraç etmişler. Dünya bunu konuşuyor; ama iktidardan çıt çıkmıyor. Normal şartlarda normal bir ülkede, açık ya da gizli bu tür anlaşmalarda imzası olanlar, ihanetle suçlanır; ama sen oralı bile değilsin. Hiçbir şey olmamış gibi kendini bir kez daha seçtirmek için senaryolar yazmakla uğraşıyorsun. Aklınca muhalefeti tanzim ediyor, lafa gelince herkese millilik ve Müslümanlık taslıyorsun. Karşımızda, Türk vatanını ve Türk nüfusunu kelle başı 500 euroya satan bir gözü dönmüşlük var. Bize Müslümanlık satanlar Filistin'i varil başı 80 sente, bize millilik satanlar sığınmacı belgesini 500 euroya, Türk vatandaşlığını da yarım dönüm tarlaya satıyor. Bize vicdan satanlar, hastanelerinde bebeklerimizin hayatını satıyor. Bize erlik, yiğitlik satanlar, sokaklarda kadınlarımızı koruyamıyor" diye konuştu.
'SURİYE'NİN TÜRKİYE'YE MALİYETİ YENİ BİR KUZEY IRAK'TIR'
Türkiye'nin Suriye politikasında önceliğinin, 10 milyonu aşkın sığınmacıdan kayıtsız ve şartsız kurtulmak ve yeni bir göç dalgasının önüne geçmek olması gerektiğini söyleyen Dervişoğlu, "Bu konuda maalesef maceracı iktidara güvenmiyorum. Yaralı da olsa binlerce yıllık geleneği olan devletimize güveniyorum. Devletine ve milletine bağlı olan herkesi teyakkuza davet ediyorum. Suriye meselesinde, mesele edeceğimiz 3 başlık bellidir; sınır güvenliğimiz, bir terör devleti kurulmasını engellemek ve Türkmen kardeşlerimizin güvenliği. Halep Kalesi'ne asılan şanlı bayrağımız duygularımıza dokunsa da oynanan oyunu ve aktörlerini görmemize engel değildir. Türk insanı, kendi vatanı ve milleti dışında artık hiç kimse için ölmeyecektir. Milli güvenliğimizin en önemli koşulu, Suriye'nin bütünlüğü ve kuzeye hakimiyetidir. Bölücü terörün her geçen gün güçlendiği kuzey bölgesindeki tehlikeyi önlemenin tek bir yolu vardır; o da Suriye'deki iktidar boşluğunun giderilmesidir. Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır. Devleti çökmüş bir Suriye'nin, etnik ve mezhepsel olarak bölünmüş bir Suriye'nin Türkiye'ye maliyeti, yeni bir kuzey Irak'tır. Yeni bir terör belasının başlamasıdır. 'PKK silah bıraksın, gerekirse İmralı canisi Meclis'te konuşsun' denilen ve bugün saraya tutturulan tokmak ve onun medyadaki davulcularının çaldığı türkü budur" dedi.
'ANLAMINI UNUTTUĞU İP, CANİYİ ASMAK İÇİNDİ'
Dervişoğlu, Türkiye'nin, Hafız Esad ve Saddam Hüseyin rejimlerinin terör politikalarından çok çektiğini kaydederek, "Bugün dışarıya çıkarmaya çalıştıkları, affetmeye hazırlandıkları, iktidarın İmralı'daki ortağı Apo denen adam, 1998 yılında Rahmetli Demirel'in dirayeti ve ordumuzun kararlılığıyla Suriye'den çıkarıldı. Balgat'taki muhteremin anlamını unuttuğu ip, o günlerde o caniyi asmak içindi. Bugün o ipi, nişan yüzüğüne takmaya cüret ediyorlar. Unutulmasın, bugün Suriye bir terör örgütü pazarıdır. Parayı bastıran, silahı veren, o örgütleri kendi lehine kullanıyor. İstihbarat örgütleri cirit atıyor. Uyuşturucu, silah ve insan ticareti bu örgütlerin can damarıdır. Halep Kalesi'nde Türk bayrağı görmek güzel; ama yarın nereye kimin bayrağını asacaklarını, onlara kim para verirse o söyleyecek. Onların yularını kim tutuyorsa onlar söyleyecek. O yüzden, iktidarı bir kez daha uyarıyorum; Suriye'deki gelişmelerin, milli güvenliğimizi ilgilendiren taraflarıyla meşgul olun. Bu süreç, Misakımilli gibi bir kutsalımız üzerinden sömürebileceğiniz bir süreç değildir" ifadelerini kullandı.
'ŞUURSUZ ÇAĞRILAR YAPIYORLAR'
İktidarın cesaret edemediği konuları dile getirmekte aracı kullandığını söyleyen Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Hendeklerde şehitler vererek bedel ödediğimiz, açılım saçılım rezaletinde 2'nci perde için cüretlendiler. Üstelik bu konudaki en saçma adımları ve en saçma sözleri de milliyetçiliği temsil ettiğini iddia edenlere sarf ettirdiler. Ortağı pek cesur davranıyor; ama Sayın Erdoğan henüz açıkça cesaret edemedi. İmralı'daki caniyi Gazi Meclis'e davet edecek kadar şuursuz çağrılar yapıyorlar; ama Cumhurbaşkanı'ndan ortağına güzellemeler dışında tek kelime duymadık. İlk günden itibaren ilan ettim, büyük Türk milleti adına bu işin peşini bırakmayacağız. Meclis'e davetin altında, teröristbaşını serbest bırakmanın hesapları yattığını ısrarla söyledim. İşin rengi yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bu kirli hesapların borazanları yine ekranları doldurmaya başladı. Abdullah Öcalan denilen caninin, kısa bir süre sonra serbest bırakılacağını, yaşayacağı evin bile hazırlandığını söyleyen şuursuzlar ortalığı sardı. DEM Parti’lilerin, 'Öcalan serbest bırakılsın' çağrıları suç sayılırken ki suçtur, 'Bugün yarın serbest bırakılacak' diyenlere gıkları çıkmıyor. Bu ne demek? Bu, mutfakta biri var ve bir şeyler hazırlıyor demek. Hafta sonu İstanbul'dan Recep Tayyip Erdoğan'a seslendim ve dedim ki; 'Niyetiniz o caniyi serbest bırakmaksa, Cumhurbaşkanı olarak yetkiniz var. Çok istiyorsanız kullanın ve affedin. Tarihe, milletimize bu acıları yaşatan bir caniyi affeden kişi olarak geçmek istiyorsanız, elinizi tutan yok. Siyasi, ahlaki ve vicdani sorumluluğu alın ve imzayı atın.' Hala ses yok. O sorumluluğu almaya cesaret edemiyor. Onun yerine, ortağına, Türk milliyetçilerinin başını öne eğdirecek laflar ettirmeyi tercih ediyor. Benim sözlerimden, 'Öcalan'ın affedilmesine razı' sonucunu çıkarabilen şuursuzları hiç muhatap almıyorum. İlk günden beri duruşumuz belli; bizim cesedimizi çiğnemeden, o caniyi Gazi Meclis'in kapısından sokamazsınız."
'FETÖ'CÜLERE DE GÖZ KIRPMA VAR'
PKK elebaşıyla ilgili tartışmaların ardında başka bir hesap olduğunu aktaran Dervişoğlu, "Bunlar, İmralı'daki cani için çıkaracakları bir affın, Anayasamızdaki eşitlik ilkesinden dolayı bütün teröristleri, zehir tüccarlarını, bebeklerimizin, kadınlarımızın katillerini, sokakları cehenneme çeviren çeteleri, Sinan Ateş'in katillerini ve onların azmettiricilerini ve ülkemizi işgale kalkan FETÖ'cüleri de kapsayacak şekilde genişleyeceğini bilmiyor olamazlar. Peki biliyorlarsa nasıl böyle bir işe zemin hazırlıyorlar? Ben size söyleyeyim; Sayın Erdoğan ve partisi, fabrika ayarlarına dönüyor. O ayarlarda teröristle masaya oturmak var. O ayarlarda Oslo'daki, Habur'daki rezaleti matah saymak var. O ayarlarda 'Terörist rahatsız olmasın' diye bayrak indirmek var. O ayarlarda, FETÖ'yle kol kola yürümek var. Bugün Öcalan'a af hazırlığı varsa bilin ki FETÖ'cülere de göz kırpma var. Bunlar sadece bizim aklımızı kurcalamıyor. Türkiye'nin dört bir yanından mesajlar geliyor. Milliyetçi, mukaddesatçı vatandaşlarımızın aklında da bu deli sorular var. Buradan açıkça ilan ediyorum; fabrika ayarlarına dönüp, yeniden teröristle masaya oturacak, FETÖ'cüleri sokağa salıp kol kola gireceklerse bilsinler ki bu aziz millet onları da buna sebep olanları da sokakta gezdirmez. Bilsinler ki o hainler dışarıda özgürce nefes alırsa bizim de milletimizin de nefesi kesilmiş sayılır. İktidarı uyarıyorum; o asilere açmaya çalıştığınız yol, yol değil. Bir an önce aklınızı başınıza toplayıp geri dönün. Türkiye ve bu büyük millet, sizin şahsi heves ve hesaplarınızın kurbanı olmayacak. Madem siz diyorsunuz ben de diyeyim; bu can bu bedende oldukça, namusluların da namussuzlar kadar cesur olduğunu hatırlatmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dervişoğlu: Türk insanı, kendi vatanı dışında hiç kimse için ölmeyecektir
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Suriye meselesinde, mesele edeceğimiz 3 başlık bellidir; sınır güvenliğimiz, bir terör devleti kurulmasını engellemek ve Türkmen kardeşlerimizin güvenliği. Halep Kalesi'ne asılan şanlı bayrağımız duygularımıza dokunsa da oynanan oyunu ve aktörlerini görmemize engel değildir. Türk insanı, kendi vatanı ve milleti dışında artık hiç kimse için ölmeyecektir" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu, Suriye'de yaşanan gelişmelerle ilgili, Türkiye'nin de terör örgütü olarak kabul ettiği bir örgütün, 5 günde ülkenin en büyük şehirlerini, tek başına ele geçirdiğini belirterek, "Buna inanmamızı bekliyorlar. Arkalarındaki gücün ve aklın kim olduğunu bilmediğimizi zannediyorlar. Amerika'nın, İsrail'in ayrı, Rusya'nın, İran'ın ayrı, İngilizlerin apayrı senaryolarla kurduğu bu oyun, Suriye'den sonra en çok da Türkiye'yi tehdit ediyor. İYİ Parti olarak, ilk günden beri bir uyarıda bulunuyoruz. Diyoruz ki; 'Cumhuriyet'in kurucu iradesinin dış politika vizyonu, bu iktidar gelinceye kadar bizi Orta Doğu ateşinden korumuştur.' Dış politikaya bu iktidarla birlikte çöken İhvancı yol haritaları, bölgemize yanan her ateşten, ülkemize kıvılcım sıçratıyor. Bizim bu konudaki düsturumuz bellidir; güçlü ve adil bir Cumhuriyet, hür ve kenetlenmiş bir millet olmak. Bu bizim en büyük hazinemiz ve en güçlü savunma sistemimizdir. Türk devleti; tarihimizin, Cumhuriyetimizin, milletimizin değerlerini istismar eden bir iktidarın elinde Orta Doğu'daki emperyalist tezgahlara figüran olamaz. Bu Türk devletinin saplanabileceği bir bataklık değildir. Ancak ülkeyi yöneten iktidarın çizgisi, bunun tam aksidir. Bu iktidarın iradesi, 22 yıldır istihbarat ve finans baronlarının masalarında ipoteklidir. Evet, Kerkük huzurlu değilse, İstanbul huzur bulamaz. Evet, Halep özgür değilse, Ankara nefes alamaz. Evet, Musul ağlıyorsa Diyarbakır gülemez. Ama tarihin imal ettiği bu muhteşem gönül köprümüz, Mısır'daki kardeşlerini milletimizden daha çok dert eden bir iktidarın, attığı her adıma uyduracağı bir gerekçe olamaz. Bu gönül köprüsü, liyakatsızlıkla, beceriksizlikle, akıldan uzak planlara malzeme olamaz. İşte bu yüzden bölgemizdeki çatışmalar ve sonuçlarına baktığımızda, bu iktidarın Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaati gibi bir derdi olmadığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.
'TÜRK TARİHİNİN EN SİSTEMATİK YIKIM PLANI'
Suriye iç savaşının 13 yıl önce başladığını kaydeden Dervişoğlu, "Savaştan birkaç ay önce 'Kardeşim' dediği Esad, bir anda 'Katil Esed' oldu. Uzun uzun konuşmaya gerek yok. Milletimiz sokaklarda, mahallelerde o acı gerçeği yaşıyor. Bu 13 yılın sonunda ne oldu? Milyonlarca sığınmacıyla Türkiye'nin demografik yapısı değiştirildi. Bakın 'Değişti' demiyorum, 'Değiştirildi' diyorum. Bu iktidar, hiçbir benzerliği olmadığı hale 'Ensar-muhacir' diyerek, milletimizin manevi değerlerini istismar etmekten çekinmedi. Ve maalesef Recep Tayyip Erdoğan, bu kirli oyunda üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. 13 yıldır yaşadıklarımızın özeti şudur; Türk tarihinin en sistematik yıkım planıyla karşı karşıyayız. Bu gerçeği perdelemek için bize hala masal anlatıyorlar. Diplomasi birikimimizin ve devlet aklının gereği olarak, böyle bir çatışma sürecinde ve otorite boşluğunda, sınırları korumak yerine etnik ve mezhepsel kavgaların tarafı oldular. Kasten ve kontrolsüzce sınır kapılarını açtılar. İlk günlerde, '100 bin mülteci kırmızı çizgimizdir' dediler ve bugün kangren hale gelmiş milyonlarca sığınmacı kamburunu sırtımıza yüklediler" dedi.
'BİZ UTANDIK, ONLAR UTANMIYOR'
İktidarın tüm pazarlık ve tüm hesaplarını dış basından öğrendiklerini aktaran Dervişoğlu, "Çünkü milli güvenliğimizi doğrudan ilgilendiren bu kadar önemli konularda, milleti ve milletin Meclis'ini bilgilendirme ihtiyacı bile duymuyorlar. Ne kadar kirli pazarlıklar içine girdiklerini en iyi kendileri bildiğinden, gerçekleri saklamaya çalışıyorlar. Ama günün birinde, Almanya'nın eski şansölyesi Angela Merkel anılarını yazınca onlar değil, biz utanıyoruz. Alman Başbakanı Scholz'la, sığınmacılar için yaptıkları anlaşmadan biz utandık, onlar utanmıyor. Merkel'in anılarını okuyunca bizim yüzümüz yere düşüyor. Onlar ise gökyüzüne bakıp arsız arsız ıslık çalıyor. Eski şansölye özetle, '3 milyar euroyla birlikte, 6 milyon kaçağı da Türkiye'ye verdik' diyor. 'Avrupa'ya gelebilecek sığınmacılardan, parasıyla kurtulduk' diyor. Bakın, bu işler öyle kolay işler değil. 3 milyar euroyla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'ne milli güvenlik sorunu ihraç etmişler. Dünya bunu konuşuyor; ama iktidardan çıt çıkmıyor. Normal şartlarda normal bir ülkede, açık ya da gizli bu tür anlaşmalarda imzası olanlar, ihanetle suçlanır; ama sen oralı bile değilsin. Hiçbir şey olmamış gibi kendini bir kez daha seçtirmek için senaryolar yazmakla uğraşıyorsun. Aklınca muhalefeti tanzim ediyor, lafa gelince herkese millilik ve Müslümanlık taslıyorsun. Karşımızda, Türk vatanını ve Türk nüfusunu kelle başı 500 euroya satan bir gözü dönmüşlük var. Bize Müslümanlık satanlar Filistin'i varil başı 80 sente, bize millilik satanlar sığınmacı belgesini 500 euroya, Türk vatandaşlığını da yarım dönüm tarlaya satıyor. Bize vicdan satanlar, hastanelerinde bebeklerimizin hayatını satıyor. Bize erlik, yiğitlik satanlar, sokaklarda kadınlarımızı koruyamıyor" diye konuştu.
'SURİYE'NİN TÜRKİYE'YE MALİYETİ YENİ BİR KUZEY IRAK'TIR'
Türkiye'nin Suriye politikasında önceliğinin, 10 milyonu aşkın sığınmacıdan kayıtsız ve şartsız kurtulmak ve yeni bir göç dalgasının önüne geçmek olması gerektiğini söyleyen Dervişoğlu, "Bu konuda maalesef maceracı iktidara güvenmiyorum. Yaralı da olsa binlerce yıllık geleneği olan devletimize güveniyorum. Devletine ve milletine bağlı olan herkesi teyakkuza davet ediyorum. Suriye meselesinde, mesele edeceğimiz 3 başlık bellidir; sınır güvenliğimiz, bir terör devleti kurulmasını engellemek ve Türkmen kardeşlerimizin güvenliği. Halep Kalesi'ne asılan şanlı bayrağımız duygularımıza dokunsa da oynanan oyunu ve aktörlerini görmemize engel değildir. Türk insanı, kendi vatanı ve milleti dışında artık hiç kimse için ölmeyecektir. Milli güvenliğimizin en önemli koşulu, Suriye'nin bütünlüğü ve kuzeye hakimiyetidir. Bölücü terörün her geçen gün güçlendiği kuzey bölgesindeki tehlikeyi önlemenin tek bir yolu vardır; o da Suriye'deki iktidar boşluğunun giderilmesidir. Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır. Devleti çökmüş bir Suriye'nin, etnik ve mezhepsel olarak bölünmüş bir Suriye'nin Türkiye'ye maliyeti, yeni bir kuzey Irak'tır. Yeni bir terör belasının başlamasıdır. 'PKK silah bıraksın, gerekirse İmralı canisi Meclis'te konuşsun' denilen ve bugün saraya tutturulan tokmak ve onun medyadaki davulcularının çaldığı türkü budur" dedi.
'ANLAMINI UNUTTUĞU İP, CANİYİ ASMAK İÇİNDİ'
Dervişoğlu, Türkiye'nin, Hafız Esad ve Saddam Hüseyin rejimlerinin terör politikalarından çok çektiğini kaydederek, "Bugün dışarıya çıkarmaya çalıştıkları, affetmeye hazırlandıkları, iktidarın İmralı'daki ortağı Apo denen adam, 1998 yılında Rahmetli Demirel'in dirayeti ve ordumuzun kararlılığıyla Suriye'den çıkarıldı. Balgat'taki muhteremin anlamını unuttuğu ip, o günlerde o caniyi asmak içindi. Bugün o ipi, nişan yüzüğüne takmaya cüret ediyorlar. Unutulmasın, bugün Suriye bir terör örgütü pazarıdır. Parayı bastıran, silahı veren, o örgütleri kendi lehine kullanıyor. İstihbarat örgütleri cirit atıyor. Uyuşturucu, silah ve insan ticareti bu örgütlerin can damarıdır. Halep Kalesi'nde Türk bayrağı görmek güzel; ama yarın nereye kimin bayrağını asacaklarını, onlara kim para verirse o söyleyecek. Onların yularını kim tutuyorsa onlar söyleyecek. O yüzden, iktidarı bir kez daha uyarıyorum; Suriye'deki gelişmelerin, milli güvenliğimizi ilgilendiren taraflarıyla meşgul olun. Bu süreç, Misakımilli gibi bir kutsalımız üzerinden sömürebileceğiniz bir süreç değildir" ifadelerini kullandı.
'ŞUURSUZ ÇAĞRILAR YAPIYORLAR'
İktidarın cesaret edemediği konuları dile getirmekte aracı kullandığını söyleyen Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Hendeklerde şehitler vererek bedel ödediğimiz, açılım saçılım rezaletinde 2'nci perde için cüretlendiler. Üstelik bu konudaki en saçma adımları ve en saçma sözleri de milliyetçiliği temsil ettiğini iddia edenlere sarf ettirdiler. Ortağı pek cesur davranıyor; ama Sayın Erdoğan henüz açıkça cesaret edemedi. İmralı'daki caniyi Gazi Meclis'e davet edecek kadar şuursuz çağrılar yapıyorlar; ama Cumhurbaşkanı'ndan ortağına güzellemeler dışında tek kelime duymadık. İlk günden itibaren ilan ettim, büyük Türk milleti adına bu işin peşini bırakmayacağız. Meclis'e davetin altında, teröristbaşını serbest bırakmanın hesapları yattığını ısrarla söyledim. İşin rengi yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bu kirli hesapların borazanları yine ekranları doldurmaya başladı. Abdullah Öcalan denilen caninin, kısa bir süre sonra serbest bırakılacağını, yaşayacağı evin bile hazırlandığını söyleyen şuursuzlar ortalığı sardı. DEM Parti’lilerin, 'Öcalan serbest bırakılsın' çağrıları suç sayılırken ki suçtur, 'Bugün yarın serbest bırakılacak' diyenlere gıkları çıkmıyor. Bu ne demek? Bu, mutfakta biri var ve bir şeyler hazırlıyor demek. Hafta sonu İstanbul'dan Recep Tayyip Erdoğan'a seslendim ve dedim ki; 'Niyetiniz o caniyi serbest bırakmaksa, Cumhurbaşkanı olarak yetkiniz var. Çok istiyorsanız kullanın ve affedin. Tarihe, milletimize bu acıları yaşatan bir caniyi affeden kişi olarak geçmek istiyorsanız, elinizi tutan yok. Siyasi, ahlaki ve vicdani sorumluluğu alın ve imzayı atın.' Hala ses yok. O sorumluluğu almaya cesaret edemiyor. Onun yerine, ortağına, Türk milliyetçilerinin başını öne eğdirecek laflar ettirmeyi tercih ediyor. Benim sözlerimden, 'Öcalan'ın affedilmesine razı' sonucunu çıkarabilen şuursuzları hiç muhatap almıyorum. İlk günden beri duruşumuz belli; bizim cesedimizi çiğnemeden, o caniyi Gazi Meclis'in kapısından sokamazsınız."
'FETÖ'CÜLERE DE GÖZ KIRPMA VAR'
PKK elebaşıyla ilgili tartışmaların ardında başka bir hesap olduğunu aktaran Dervişoğlu, "Bunlar, İmralı'daki cani için çıkaracakları bir affın, Anayasamızdaki eşitlik ilkesinden dolayı bütün teröristleri, zehir tüccarlarını, bebeklerimizin, kadınlarımızın katillerini, sokakları cehenneme çeviren çeteleri, Sinan Ateş'in katillerini ve onların azmettiricilerini ve ülkemizi işgale kalkan FETÖ'cüleri de kapsayacak şekilde genişleyeceğini bilmiyor olamazlar. Peki biliyorlarsa nasıl böyle bir işe zemin hazırlıyorlar? Ben size söyleyeyim; Sayın Erdoğan ve partisi, fabrika ayarlarına dönüyor. O ayarlarda teröristle masaya oturmak var. O ayarlarda Oslo'daki, Habur'daki rezaleti matah saymak var. O ayarlarda 'Terörist rahatsız olmasın' diye bayrak indirmek var. O ayarlarda, FETÖ'yle kol kola yürümek var. Bugün Öcalan'a af hazırlığı varsa bilin ki FETÖ'cülere de göz kırpma var. Bunlar sadece bizim aklımızı kurcalamıyor. Türkiye'nin dört bir yanından mesajlar geliyor. Milliyetçi, mukaddesatçı vatandaşlarımızın aklında da bu deli sorular var. Buradan açıkça ilan ediyorum; fabrika ayarlarına dönüp, yeniden teröristle masaya oturacak, FETÖ'cüleri sokağa salıp kol kola gireceklerse bilsinler ki bu aziz millet onları da buna sebep olanları da sokakta gezdirmez. Bilsinler ki o hainler dışarıda özgürce nefes alırsa bizim de milletimizin de nefesi kesilmiş sayılır. İktidarı uyarıyorum; o asilere açmaya çalıştığınız yol, yol değil. Bir an önce aklınızı başınıza toplayıp geri dönün. Türkiye ve bu büyük millet, sizin şahsi heves ve hesaplarınızın kurbanı olmayacak. Madem siz diyorsunuz ben de diyeyim; bu can bu bedende oldukça, namusluların da namussuzlar kadar cesur olduğunu hatırlatmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Kaynak: DHA
En Çok Okunan Haberler